25 Haziran 2011 Cumartesi

Hayal-Gerçek

Hayalin Gücü,
Gerçeğin Payı

Hayalin oturduğu bir gerçeklik olmadıkça, anlamı yoktur. Gerçek katıdır. Kıvamını buldukça en uçarı hayalleri kurarız: amaç gerçeğin acısını uyuşturmak, gerçekte bulamadığımız duygusuzluğu dengelemek, hayatın kabullenemediğimiz anlamsızlığını aşma dürtüsüdür. Ama gerçek her zaman olumlu anlamdaki katılığını göstermez, bazan yanmış bir motor yağı kıvamındadır. Öylesine anlamsızlaşır ki, hayal kuracak dayanaktan yoksun kalır, gerçeği dönüştürme heyecanı bulamaz insan, yakar yıkar yıkılırız.

Gerçeklerimizi hayal zaaflarımız açısından sorgulayabiliriz. Duygu dünyamızın karmaşası veya çevremiz hayallerimizi bulanıklaştırır çünkü. Kurduğumuz hayalin kendimizin mi, yoksa TV reklamları veya dizilerdekiler mi olduğundan emin olamaz, farkındalığımızın sınırlarına varamayız.

Şurası kesin, yaşadığımız tekdüzelik giderek hayallerimizi de sakatlamakta. Çevremizi kuşatan fotografik gerçekliğin bir örnekleşmesi, dünyanın iletişim yolu ile küçülmesi hayallerimizi de konfeksiyon kılıklara büründürüyor. Artık "all inklusive" tatil, büyü oluşturmanın önünde en etkin engel. Bu anlamda sanal ortam veya kitap hayallerimizi varedebildiğimiz biricik mecralar olmaya aday görünüyor.

Tüketim gerçekliği sadece tükettirecek hayallere ihtiyaç duyar, ta ki kendi bunalımına neden olduğu günümüze kadar. Artık insan tüketim çılgınlığının faturalarının ağırlığını "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği"nde derinden hissetmeye başladı ve romanı yeni bir gözle keşfetmeye hazır görünüyor. Ama sistem bu güne dek sunduklarının açmazından sıyrılıp toplumu sağaltmanın yolunu henüz bulabilmiş değil: kapital neydi, artık neyi temsil edecek?